Hz. Mirza Tahir Ahmed (a.r.) - Müslüman Ahmediye Cemaati

Hz. Mirza Tahir Ahmed (a.r.)

1. Mesihi Halife Va’dedilen Mesih ve Ahmediye Cemaati’nin kurucusu Mirza Gulam Ahmed Kadiyanî’nin mübarek oğlu Mirza Beşüriddin Mahmud Ahmed (II. Mesihî Halife ve Müslih-i Mev’ud) 7 Şubat 1924’de Seyyide Meryem Begüm ile evlendi. O, fevkalâde büyük bir seyyid ailenin evladı Dr. Abdülsettar Şah Hazretleri’nin oğlunun kızıydı. Nikah töreninde Va’dedilen Mesih’in muhterem bir sahabesi olan Seyyit Server Şah Efendi şöyle dedi:

“Artık benim yaşım hayli ilerledi. Yakında bu dünyadan göçüp gideceğim. Fakat yaşayanlar daha önce de olduğu gibi bir seyyide ile yapılan izdivaçtan doğacak din hâdimlerinin zuhuruna şahit olacaklar. Bu benim kât’i kanaatimdir.”

Ve.. Aynen Seyit Server Şah Efendi’nin ifade etmiş olduğu gibi dinin bu hâdimi 18 Aralık 1928’de dünyaya geldi. Mümtaz bir baba ile dindar bir annenin güdümünde Allah’ın lütfu ile takva ve fazilet içinde yetişti. Çocukluğunda bir defasında Mevlâna Abdurrahîm Nayyir isminde tanınmış bir marifet ehli kendisine şöyle bir soru yöneltmişti: “Evladım iyi amellerin karşılığında acaba en çok hangi mükâfatı tercih ederdin?” On yaşındaki delikanlının ani cevabı “Allah, yalnız Allah” olmuştu.

Bu mübarek zâtın adı Mirza Tâhir Ahmed Hazretleri idi. Onun ilmi, maddi ve manevî bilginin çok geniş sahalarına şamildi. Rabvah’daki Camia-i Ahmediye (İlâhiyat Fakültesi)’den “Şehîd” payesiyle mezun olduktan sonra 2,5 yıl Avrupa’da eğitim gördü.

Yüksek öğrenimini tamamladıktan sonra hayatını dinî hizmete vakfetti. Ekim 1958’de kendisi en yüksek meziyetleri yaymak ve Ahmedi’lerin refahını artırmak için kurulmuş “Vakf-ı Cedîd” dairesinde görevlendirildi. 1960’dan 1969’a kadar Hüddam-ül Ahmediye meclisinde önce başkan vekilliği sonra başkanlık yaptı. Bu mevkide harikulâde önderlik meziyetleri sergiledi. 1979’dan 1982’ye kadar Ensarullah meclisinin başkanıydı. III. Halife döneminde Fazl-ı Ömer Vakfı Müdürü olarak hizmet verdi. Ahmediye Uluslar arası Mimar ve Mühendisler Cemiyeti (İAAAE)’nin hamisi  idi. Allah (c.c) ona olağanüstü derecede hitabet ve yazım kabiliyetleri bahşetmişti. Onun yazdığı kitaplar Ahmediyet literatürünün muazzam zengin birer hazinesidir. Bazı meşhur kitaplarının adları şöyledir: Fazl-ı Ömer Hazretleri’nin hayatı, Din Adına Kan (Türkçesi var. Mütercim), Mevdudî’nin İslâmı, Ahmediyet’in Dünyaya Bahşettikleri, Hz. Muhammed (s.a.v)’in Savaşlardaki Ahlâkî Mükemmeliyeti.

III. Mesihî Halife Hâfız Mirza Nâsır Ahmed Hazretleri’nin 9 Haziran 1982’tarihinde vefatının ertesi günü Mirza Tâhir Ahmed Bey Hazretleri IV. Mesihî Halife seçildi. Onun liyakatli sevk ve idaresi ve Allah’ın inayetiyle cemaat büyük atılımlar yaptı. Gelişme ve ilerleme her hususta aşikârdır – coğrafî, tarihî, ahlâkî ve manevî

Allah (c.c) Kur’an-ı Kerim’de der ki: “Nefsini tertemiz eyleyen kimse muradına erer.” (91:10) Bu tarz nefs arındırma Allah’ın peygamberlerine tâbi olanların en önde gelen irşad esası olarak kabul edilir. IV. Mesihî Halife Hazretleri cemaate, bazıları burada zikredilen çeşitli usullerle bu neticeye ulaşmayı sâlık vermişti.

Huzur, namazları cemaatle kılmaya dikkat etmenin önemi üzerinde sık sık dururdu. Bu konu üzerinde üç bölüm halinde ele almıştı.- 1 Nisan 1983 Cuma hutbesinde ve 8 Kasım 1985’den beri çeşitli hutbelerde. 17 Haziran 1988’de ibadetler vasıtasıyla Allah’la dostluk kurma ve sağlamlaştırmanın lüzumu üzerinde bir defa daha önemle durmuştu. Allah’ın lütuf ve keremiyle bu şevkli ihtar ve ikazlar iyi neticeler vermektedir. Cemaatin ahlâkî ve manevî şartlar açısından genel gelişimi gayet aşikardır.

Güya çağdaş (modern) toplum, eşitlik aldatmacasıyla kadının haysiyetini kırıp paramparça etmiştir. İslâm’ın kadının şeref ve itibarını muhafaza üslûbu yersiz eleştirilere mahkum ve maruz kılınmıştır.  Soru – cevap oturumları ve basın toplantılarında Huzur sadece bu eleştirilerin geçersizliğini ispatlamakla kalmayıp aynı zamanda kadının İslâm’daki gerçek konumunu da açıklığa kavuşturmuştur. Ahmedi kadınları örtünme kurallarına tam manasıyla riayet ve İslâmî değerleri korumaları hususunda tembihlerde bulunmuştur. 1982 yıllık Ahmediye toplantısında verdiği hutbede Ahmedi kadınları batılı yaşam tarzının tehlikelerine karşı uyarıp onlara İslâmî tesettürün anlam ve önemini açıklamıştır.

Bu irşadın sonucu olarak batı ülkelerindeki Ahmedi bayanların çoğu şimdi tesettüre büyük bir titizlikle dikkat ediyorlar.

İslâm aile hayatı hususunda çok yüce talimatlar ortaya koymuş ve Hz. Peygamber (s.a.v) bu açıdan bir ahlâki mükemmeliyet numunesi olmuştur. Bazı kişiler bu güzel numuneyi örnek almayarak Kur’an-ın talimatlarını ihlâl ediyorlar. 14 Şubat 1986 Cuma hutbesinde Huzur Ahmedilere bu davranışı günlük hayatlarından tamamıyla söküp atmalarını, kendi öz akrabaları ile eş tarafından akrabaları arasında sıcak kanlılığı teşvik etmelerini öğütledi. Bunun üzerine birçok aile geçmişteki davranışlarına tövbe ettiler.

Fırka olarak Ahmedilerin diğer fırkalara nispeten gayri İslâmi gelenek ve hurafelerin boyunduruğundan kurtulmuş olduğu göze çarpar.  Zaman zaman noksanlıklar ortaya çıkıyor fakat Huzur onların kökten sökülüp atılmasını özellikle ve önemle vurgulamıştır. 8 Mart 1985 ve 10 Mayıs 1985 hutbelerinde Huzur Ahmedilere itidali aşan çeyiz vermekten, yeni yılda hediyeleşmekten veya benzeri geleneklerden kaçınmalarını emretti.

Müslümanlar yılda iki kez bayram kutlarlar. Zengin olanlar umumiyetle kendi dar çevrelerin sınırları içerisinde dolaşırlar. 1983 bayram hutbesinde Huzur, varlıklı Ahmedileri fakir kardeşlerinin evlerine gidip onlarla bayramlaşmaya, onlara hediyeler sunmaya davet etti. Bu kararnameye uygun olarak Ahmedi toplumda bayramların zevki önemli ölçüde arttı. Zaten bu, İslâmî bayram töreninin özü ve temel felsefesidir.

Kur’an’ın talimatlarından gerçek fayda sağlamak için takva sahibi olmak şarttır. Allah der ki: “Bu kitap… Allah’tan sakınanlara yol göstericidir”. (2:3) İnsanlarla birlikte olduğu bir sırada Hz. Peygamber (s.a.v) parmağıyla göğsüne işaret ederek şöyle dedi: “Takva burada olmalı”. Bu hadisi izah ederek Va’dedilen Mesih şu beyanda bulundu: “Takva, kökü kalpte olması gereken bir meziyettir”. IV. Mesihî Halife bu konuyu birçok hutbede üzerinde dikkatle durarak işledi. Allah korkusu ve sevgisiyle beslenmiş takva mükemmel ve daimidir.

İslâm’ı tebliğ ve telkin etmek her Müslümana farzdır. Bu çağda bu yüce gayret içinde canla başla koşturan sadece Ahmediye Hareketi’dir. Bu gerçek bizim muhaliflerimiz tarafından da kabul ediliyor. IV. Mesihî Halife Hazretleri İslam Dinini tebliğ etme ve yayma programını iyice genişletti. Ahmediler artık genelde bu çağrıyı anlamış durumdadır ve ayrıca nizamî bir mübelliğ kadrosu da mevcuttur. Genel anlamda dünyanın 152’yi aşan ülkesinde bu program yürürlüktedir.

Halife devrinde gittikçe daha fazla katılımla ki, bunlar arasında mümtaz şahsiyetler ve bazı kabilelerin kralları da vardır, cemaat önemli ölçüde nüfuz sahibi olmaya başladı. 1987’de Nijerya’da iki büyük kabilenin kralı biat ederek cemaate katıldı. Böylece Va’dedilen Mesih’e indirilen “Krallar senin kıyafetlerinden rahmet ve bereket arayacaklar” şeklindeki vahiy bir kez daha gerçekleşti. Londra’da 1987 Yıllık Ahmediye toplantısında bu iki kral Huzur’a çıktıklarında Halife Hazretleri kendilerine Va’dedilen Mesih’in mukaddes emanetlerini armağan etti.

Va’dedilen Mesih Allah-u Teâla tarafından İslam’ı yeniden gençleştirmeye, Kur’an-ı Kerim’i yaymaya memur edilmişti. II. ve III. Halifeler zamanında yüce Kur’an-ın çeşitli dillere tercümesi yapıldı. Bu iş şu anda büyük ölçüde hızlandırılmıştır. Dünyanın 51 diline tercümeler tamamlanmış ve yayınlanmıştır. Kur’an’dan seçilmiş 300 âyetin dünyanın 118 diline tercümesi yapılmıştır. Son 1400 yılda bu muazzam başarının bir benzeri yoktur.

Fazilet ve nefsani arınmanın kemalâtına ulaşmak için Allah yolunda infâk etmenin, namaz kılmaktan hemen sonra gelen büyük bir sevap nedeni olduğu bildirilmiştir. Ahmedilerin Allah yolunda para harcamaya daima hazır ve hevesli olmaları Va’dedilen Mesih tarafından hayata geçirilen muazzam manevî inkılâbın bir ölçeğidir. Bu çeşit gönüllü fedakârlıklar için onların gayreti IV. Mesihî Halife Hazretleri devrinde büyük bir hız kazanarak her zaman artış göstermiştir.

Cemaatin yıllık bütçesi 1 Milyar Mark’a ulaşmıştır. Bu rakam sadece zorunlu bağışları kapsar. Başka bağış çeşitleri de vardır. Meselâ Tahrik-i Cedîd, Vakf-ı Cedîd, Seyyidina Bilâl Fonu ve Kur’an Neşriyatı Fonu gibi. IV. Mesihî Halife her yıl birçok ülkeyi gezerdi. Bu, cemaatin türlü türlü faaliyetlerinin akışına yön vermek, yerinde görmek, genişletmek ve hız kazandırmak içindi. Ziyareti ile onun şeref verdiği ülkeler Doğu ve Batı Afrika, Uzak Doğu, Avrupa, Amerika ve Kanada’dır.

Halife olduktan sadece 1,5 ay sonra Huzur Norveç, İsveç, Danimarka, İsviçre, Hollanda, İngiltere ve Avustralya’ya seyahat etti. Kendisi İspanya’da 750 yıldan bu yana yapılan ilk cami olan “Beşaret Camiî” ni törenle ibadete açtı. İslâmî talimatların geniş tefsirini sunduğu 18 basın toplantısı yaptı.

1983 (22 Ağ. – 14 Ek.) ‘de yedi haftalığına Singapur, Fiji Adaları, Avustralya ve Sri Lanka’yı ziyaret etti. Sidney’de cemaat merkezi ve “Beyt-ül Hüda Camiî” nin temellerinin atılışı bu gezinin tarihî öneme haiz olaylarıydı. Aynı zamanda Canberra Üniversitesi’nde düzenlenen kalabalık bir basın toplantısında İslâmî değerleri izah ettiği bir konuşma yaptı. Aralık 1984’de bir Hollanda, Almanya ve Fransa gezisi yaptı. Büyük merkezler açma fikirleri tartışıldı.

Eylül 1985’de Huzur tekrar Avrupa ülkelerini ziyaret etti. Hollanda, Belçika ve Batı Almanya’da yeni merkezlerin resmen açılışı yapıldı. “Nâsır Gardens” (Nâsır Bahçeleri) adında ferah, devasâ bir merkez törenle açıldı. Huzur, 7 Avrupa ülkesine seyahat ederek 5 yeni temsilcilik açıp diğer 4’ü hakkındaki kuruluş ihtimallerini teftiş etti. Soru – Cevap oturumlarına ek olarak dört basın toplantısı yapıldı.

1986 Ağustos’u ortasından 7 Ekim’e kadar Huzur, Kanada, Hollanda, Batı Almanya, İsviçre, İtalya ve İspanya’yı ziyaret ederek mümtaz şahsiyetlerle ve basınla görüşmeler yaptı. Ziyaret sırasında Kanada’da ilk Ahmediye camisinin temeli atıldı.

Aynı yıl Frankfurt’da Yıllık Hüddam-ul Ahmediye Toplantısı’na teşrif edip Belçika ve Hollanda’yı da ziyaret etti. 1987’de ilk defa Avrupa ülkeleri, ABD ve Kanada seyahatine çıktı. Bu seyahat birçok yeni merkezin törenle açılışının yapıldığı tarihî bir gezi oldu. Bir grup üst düzey şahsiyetle görüşerek onlara İslâmî talimatları çok ikna edici bir şekilde izah etti. Kendisi Amerika’nın birçok kentinde sıcak ilgiyle karşılanıp ziyaret günleri “Mirza Tahir Ahmed Günü” ilân edildi.

Ocak 1988’de ilk defa Batı Afrika’ya ayak bastı. 6 ülkeyi kapsayan bu beş haftalık seyahat  çok başarılı geçti. Her yerde kalabalıkların coşku ve tezahüratlarıyla karşılandı – Gambiya, Sierra Leone, Liberya, Fildişi Sahili, Gana ve Nijerya’da birçok devlet başkanı, bakan, parlamenter ve yüksek rütbeli devlet adamları kendisiyle görüştü. Sierra Leone devlet başkanı Huzur ile 1,5 saat görüştü. Kendisi özel helikopterini Huzur’un hizmetine tahsis edip aynı zamanda emniyeti için polis personeli tayin etti. İkâmeti için hükümet yurt çapında hazırlıklar yapmıştı. Aynı şekilde Liberya hükümeti Huzur’un hizmetine özel şoförlü iki otomobil ile güvenliği için bir polis ekibi tahsis etti. Gana Devlet Başkanı ve Başkan Vekili ile de bir görüşmesi oldu. Bu ülkelerin hemen hepsinde radyo ve televizyonlar Huzur’un faaliyetlerine yoğunluk ve takdirle geniş yer ayırdılar. Hareketimiz tarafından insanların yararı için kurulmuş tıbbî ve ilmî müesseseler büyük övgüyle anıldı.

Seyahatten döndüklerinde Huzur şu ifadede bulundu:

“Ben bu kıt’ada karanlık değil aydınlık müşahede ediyorum. Birçok yabancı buraya geldi ve halkı sömürdü. Afrika’nın zenginliği başka yerlerde kullanıldı. Allah benim aklıma bir fikir ilhâm etti. Ahmediye Hareketi dünyanın başka yerlerinde sermaye tedarik edecek fakat onu burada, Afrika’da kullanacak.”

Huzur münhasıran bir daire ihdas ederek onu Afrika insanının uyanışını ve yeniden canlanışını teşvik etmekle görevlendirdi. Aynı zamanda Ahmedi doktor, öğretmen ve başka alanlardaki uzmanlara, kendilerini Afrika’da hizmet için arz etmelerini telkin etti.

Aynı yıl Mart / Nisan’da Huzur Frankfurt ve Glasgow’u ziyaret etti. Ağustos / Eylül’de Doğu Afrika ve Moritanya Adası’na seyahat etti. Bu, bir Ahmedi Halife tarafından dünyanın bu bölgesine yapılan ilk seyahatti. Moritanya Adası’nın yanı sıra Kenya, Uganda ve Tanzanya’yı ziyaret etti. bu yine çok başarılı bir ziyaretti. Bazı camiler törenle ibadete açıldı. Birçok Ahmedi, mümtaz şahsiyetlerle görüşerek onların ulvî sohbetlerinden feyz alma imkânını elde ettiler.

Dünya Ahmediye Hareketi Başkanı’nın yaptığı tüm bu seyahatler Ahmedî kitlelerin maneviyatını kuvvetlendirip yücelterek bir uyanış meydana getirdi. Bunlar, tahsilli sınıfların bir kesiminin İslâm hakkında sahip olduğu yanlış fikirleri defetmek için yararlıydı. Arada sırada Huzur İslâmî talimatların gerçek mânalarını ortaya koyduğu zaman karşıt görüşlüler şaşkın ve mahcup hale düşerek hemen oracıkta artık İslâm’a sarılıp kucaklamaktan kendilerini alamıyorlardı. Afrika seyahati boyunca yüzlerce kişi Ahmediyete katıldı.

Her ne zaman Allah’ın bir peygamberi gelse, o ve ona tâbi olanlar muhalefet ve alaya maruz kalırlar. Va’dedilen Mesih’e tâbi olanların cemaati de başlangıcından beri aynı durumda oldu.

1974’de Pakistan Hükümeti onlara karşı zulümlere başladı. Bu zulümler Ziya-ül Hakk’ın XX No’lu kanunî düzenlemesinin 1984’de resmî gazetede yayınlanmasıyla çok gaddar boyutlara ulaştı. Ahmediler devamlı surette işkence ve eziyetlere maruz kalmış, hayat onlar için çekilmez hale gelmişti. Fakat onlar şaşılacak bir tahammül ve fedakârlık ruhu gösterdiler. Bu derece korkunç zulüm ve baskılar karşısında bir kaya gibi sabit durdular. Onların bu yılmaz azîm ve kararlılığı Allah’ın hilafet suretine bürünmüş ipini sımsıkı ellerinde tuttuklarına dair sarsılmaz inançlarından kaynaklanıyor. Fitneler, kışkırtmalar, alay ve aşağılama kampanyaları Hilâfetin rehberliğinde ilk Müslümanları hatırlatan metanetle; en yüksek fazilet ve lütufkârlık seviyesiyle karşılandı.

Masum, barışsever Ahmedilere reva görülen işkence ve eziyetler gittikçe daha acımasız hale geldi. İki düzine civarında Ahmedi şehit edildi. Ahmediye Hareketi’nin azîz kurucusu, iftiracı ve zındık olmakla itham edildi. Cemaatin diğer muhterem zâtları aleyhine pis ve âdi bir dil kullanıldı. Bu tür kirli propaganda tüm dünyaya yayılmış durumdadır. Cemaat bunlara karşılık verecek yeterli kaynaklara sahip değildir. Ancak İmamımız Mesihî Halife Pakistan Hükümetince yayınlanan  “Beyaz Sayfa” ya karşı kesin delillere dayanan suskun ve mülzem kılıcı bir reddiye hazırlanmasını sağladı. Bu reddiye Londra’da basılıp sonraları tek cilt haline getirilmiş 18 risaleden oluşan bir yayın dizisi kapsamına alınmıştır.

Muhaliflerin nefislerinin ıslâhı için sarfedilmiş tüm çabalar boşa çıkıp kendileri için verilen tüm hüküm nasihatlere kulaklarını tıkadıklarında; İlâhi ceza uyarılarına aldırış etmeyip tüm diğer yolları tükettiklerinde, 10 Haziran 1988’de IV. Mesihî Halife onların ileri gelenlerinin tamamına “mübahale” için hodri meydan dedi. Bırakalım bu mesele hakkında hüküm verenlerin en hayırlısı olan Allah tarafından hüküm verilsin.

Huysuz bir şekilde ortadan kaybolmuş olan Mevlâna Eslem Kureyşî, mübahale davetinden 1 ay sonra tekrar ortaya çıktı. Onun kaçırıldığı ve sonra öldürüldüğü iddia edilmiş ve Ahmediye Cemaati’nin Başkanı’nın adı kötü niyetle olaya karıştırılmıştı. Eslem Kureyşî’nin ortaya çıkışı muhalifler için alçaltıcı bir yüz karası olmuştur.

17 Ağustos 1988 tarihli (mübahale davetinden sadece 9 hafta sonra) General Ziya-ül Hakk’ın ilâhi ihtar mahiyetindeki  helâk oluşu, Ahmediyet’in haklılığına delil teşkil eden bir diğer yüce alâmetin tecellisidir.

İlâhi alâmetlere dikkat edip asrın müceddidini kabul eden ve Resulullah (s.a.v)’in sancağı altında toplanarak hilâfet müessesesine sadâkatte sarsılmaz olanlar mübarektirler.

Allah-u Zülcelâl nimetlerini onların üzerlerine yağdırsın!. Amin.

Print Friendly, PDF & Email

Bir Öncekini Oku

Hafız Mirza Nâsir Ahmed (r.a.)

Bir Sonrakini Oku

Hz. Mirza Masrur Ahmed (a.b.a.)